Batı ülkelerindeki dil tartışması 7-8 yıl önce ilk olarak üniversitelerde sonra da sosyal medyada alevlendi. Latin ve Cermen dillerinin ortak noktası olan kelimelere “cinsiyet” ataması, LGBT ve Feminist grupların yükselişiyle hedef tahtasına oturdu. Batılıların aksine Biz Türkler, bilim adamını bilim insanı, iş adamını ise iş insanı yaparak bu dalgadan erken sıyrıldık. Hem başından beri He ya da She ile uğraşmamış, zamir olarak “O” kullanarak konuyu kapatmıştık.
DEĞİŞEN KELİMELER
Batılılar ise bu kadar şanslı değil. Dillerinin gramer yapısı, cinsiyet temelli zamirler ve cinsiyet atanmış kelimeler üzerine kurulu. İngilizce’de He/She, Portekizce’de Ele/Ela, Fransızca’da İl/Elle ve daha onlarca cinsiyet atanmış kelime Batı dillerine yerleşmişti. Bu “cinsiyetçi” tanımları değiştirmek için çeşitli kampanyalar başladı. Mesela ABD’deki bazı belediyeler, “logar kapağı” anlamına gelen manhole kelimesi içinde “erkek” anlamındaki man olduğu için maintenance hole (bakım kapağı) olarak değiştirdiler. İzci grubu “boy scouts” isminden boyu atarak cinsiyetsizleştirilmiş oldu. İnsan gücü anlamına gelen Manpower yerini Workforce kelimesine bıraktı.
Tabii bu değişimlerin tamamı yukarıdaki örnekler gibi gramer olarak zararsız değildi. Mesela Orta ve Güney Amerika kökenli Latin toplulukları tanımlamak amaçlı kullanılan Latino kelimesi “maskülen” bir eke sahip olduğu gerekçesiyle “Latinx” olarak değiştirilmişti. Almanca’da “cinsiyet yıldızı” denilen bir yöntemle erkek eki alan kelimelere dişi eki de getiriliyordu. Örneğin “bisikletçi” anlamına gelen radfahrer kelimesine dişi eki de getirilmesi sonucu radfahreninnen oluyordu. Zaten karmaşık olan Almanca daha da karmaşık hale gelmişti.
Fransızca da bu değişimlerden kurtulamadı. O anlamına gelen il ve Elle yerini cinsiyetsiz olan iel’e bıraktı. Ancak Fransa, bu değişim rüzgârına diğer tüm Batı ülkelerinden daha fazla tepki gösterecekti.
FRANSA’DA BÜYÜK TEPKİ
Fransa’nın kültürel olarak korumacı yapısı, bu dil değişimlerinin de önüne geçti. Diğer ülkelerde sadece sağ partiler bu değişimlere karşı çıkarken burada ülkenin iki ucu Macron ve Le Pen fikir ortaklığına varmayı başarmıştı. Ülkenin büyük bir kısmı, ABD kaynaklı gördükleri ve üniversitelerden yayıldığını düşündükleri dili değiştiren bu ideolojinin Fransa’yı tehdit ettiğini düşünüyordu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuelle Macron, “ bizim dilimizin tarafsız cinsiyet eki maskülendir. Tırnak ekleyip, ortasına kelime koyup başka bir forma dönüştürmeye ihtiyaç yoktur. Dilimizin büyümesine, gelişmesine, başkalarına ilham kaynağı olmasına müsaade etmeliyiz. Tabii ki yeniliğe açık olacağız ama dilimizin köklerinden ve gramer kurallarından da vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Fransızca sözlüğü Le Petit Robert, Kasım ayında çıkan yeni sözlüğünde iel kelimesine yer vermesi sonrası ülkede yoğun tepki gördü. Yayıncı firma, Fransız dilinin daha fazla “çeşitliliğe ve eşitliğe” ihtiyacının olduğunu söyleyerek kendini savundu. Yani bu kültürel gerilim, hem devlette hem de toplumda tüm hızıyla sürüyordu.
DEĞİŞİM DEVAM EDECEK Mİ?
Bu tarz değişimlerin merkezi genellikle liberal ve sol belediyeler, üniversiteler ve politik gruplar olsa da yavaştan ana akım medyada da görülmeye başlandı. Fransa ve Fransız etkisinden ötürü Kanada’nın belli kesimleri, bu değişim rüzgârının önünü erken kesebilmek için elinden geleni yapıyor. İşte bu çabalardan biri olan resmi yazışmalarda “cinsiyetsiz” dilin kullanımını yasaklayan yasa tasarısı, senatodan geçse de milletvekillerinden de onay alması gerekiyor. Ancak bu oylamanın tarihi henüz belirli değil.
Anglosaksonlar arasında ise “modernize edilmiş dil” medya içinde dahi epey popüler. Ancak son yıllarda muhafazakâr hareketlerin tüm Avrupa’da ve ABD’de büyümesi dil değişiminin de önünü kesti. Mesela yukarıda bahsettiğim “Latinx” kelimesi özellikle Latino gruplar tarafından reddedildiği gibi saldırgan bir ifade olarak tanımlandı.
Dahası, bu kültür savaşının önemli “kahramanlarından” eski ABD Başkanı Donald Trump, Latinolar da dâhil olmak üzere azınlıklar içindeki oylarını arttırıyor. Trump, sadece Florida’da Latinolardan aldığı oyları ikinci seçiminde yüzde 11 arttırmayı başardı. Trump’a genel anlamda uzak olduğu tahmin edilen Latino gruplardaki muhafazakârlaşmanın birçok sebebinden biri de kendi ana dillerine yapılan bu tarz müdahaleleri büyük oranda reddetmeleri, hatta bu değişim hareketinin faturasını ABD’li Demokratlara çıkarmaları olarak tanımlanabilir.
Dil üzerindeki bu tartışmalar muhtemelen önümüzdeki yıllarda da devam edecek ancak Batı politik atmosferindeki muhafazakâr hava varlığını sürdürdükçe bu değişimin yayılması zor gözüküyor.